Yazar 14:31 Deneme 103

Ses Üzerine

İlk taşa kulağını dayayanın fark ettiği, Sina ve Hira dağlarından elçilerin inandığı , tüyleri uyandıran bir vodvil tiradı , geç kalınan evde babanın zihnine baskı yapan azarı , öldürülmüş bir hayvanın ciğerine çektiği son nefesin soluk borusundan çıkan hışırtılı öfkesinin uyandırdığı vicdan ve çıkartılmış her ses bilinen her şeye hükmedebilmiştir. Bu hüküm Midas’ın kulaklarının bütün kulaklarda işitilmesi kadar çarçabuk olmuş. Her insan diğer insana sesi yine bu ses yardımıyla sonsuz kılmaya çalışmış ama ses de insanlar gibi zamana yenik düşmeye mecbur kılınmış ve her çıkan ses diğer bir ses ile yıpranmış ,azalmış ve yozlaşmıştır. Bir gün Irak dolaylarında birinin aklına , aklındakini kazımak gelmiş .

Yazı sorunları çözmüş önce , zihne ferahlık getirmiş . Ürünler karışmamış , babalar ölmüş torunlar taşlara bakmış ve hatırlamış , kurallar unutulur gibi olursa taşlar gösterilmiş , tabi ki zengine ait olan yazılmış . Kağıtlar çıkınca hatıralar , masallar ve diplomatik hususlar tescil edilmiş ve paralarla aynı köşelerde saklanmış. Eskiler yazıya canı pahasına korumuş çünkü onların ve ondan sonra geleceklerin hafızalarını tazeleme ve öğretme görevine bürünmüş. Yazı onların bu denli eli kolu olmuş iken eller kollar gibi yavaş yavaş çürümüş bu önem.

Düşüncelerimizin, beynimizdeki tilkilerin muazzam bir hızı var ve bir de bunları kabuklaşmış süzgeçlerimizden hızla geçirip sese dönüştürüyoruz . O süzgeçleri kurcalayıp ne dememiz gerektiğini düşünmüyoruz , düşünürsek de söyleyeceğimiz bir cümleyi dakikalarca ( belki saatlerce) kurguluyoruz. Bu nedene bağlı olmasa da bir mahkeme kaydını tutabilmek için stenografi geliştirilmiş. Sesin neredeyse ses hızıyla yazıya dökülmesi mümkün kılınmış. Dostoyevski Suç ve Ceza , Budala romanlarını steno yardımıyla yazmış ve o muazzam diyaloglar bize sesin ne kadar önemli olduğunu göstermiş.

Düşünen insan ( insanın başlıca yeteneklerinden olan düşünmek eylemini fiziksel ve ruhsal yaşantısında gözle görülür ölçüde yerine getirmiş insan) hata payını dinamik durumları gereğinden fazla düşünerek yaratır. Dostoyevski’nin hareketli zihninin her hangi bir durumu ses yardımıyla zihninden hızla dışa vurumu hata payı ve zaman kaybını sıfıra indirgemiştir. En ufak bir şüphe düşürmeden yazıya , bizim de o anda bulunmamamızı imkansız kılmıştır.

Biz okuduğumuz her şeyi sessiz bir şekilde bile olsa kafamızın içerisinde bir sese dönüştürerek okuyoruz. Paragraflar belleğimize kendi sesimizle işleniyor ve bir söylev gerçekleştirdiğinde aynı işlendiği tınıyla heyecanla , sert yada yumuşakça dökülüyor dilimizden. Yazı teknolojinin bu hızına yenik düşüyor belki ama sesin yenik düşmesi imkansız.

Eser : Nahl – Ölü Madenci
Ölünün çıkarabileceği tek ses, onun hayat verdiklerindedir.

Close