Yazar 16:11 İnceleme 104 • 4 Comments

Duvara Karşı/ Gegen die Wand

Duvara Karşıya Uzaktan Bir Bakış
Hoş geldiniz.
Bu seride; küçük nüanslara da dikkat ederek benim için kıymetli filmleri , elimden geldiğince anlatacağım. İlk film incelemesini elbette bende derin bir yankı uyandıran : Duvara Karşı için yapacağım.
Film yorumlarını iki kısımda ele almayı düşünüyorum. İlk kısım izlemek isteyenlere fikir versin, ikinci kısımda ise izleyenlerle bazı detayları ele alalım.
Duvara Karşı 2004 yapımı bir film olmasına karşın, sanıyorum Altın Ayı aldığından mütevellit, 2020’de tekrar vizyondayken yakalamıştım. Fragmanını izleyenlerin bileceği üzre ; fragmanda sadece Sibel’in dolma biber yapışını izliyoruz. Fragmanı izleyip “Bu ne be” dedikten hemen sonra Altın Ayı almasına güvenerek biletimi aldım. İzleyeceklere şunu söyleyebilirim ki; bence izleyen insanların her bir köşesinde hislerini bulacağı bir başyapıttır bu film. Evet, herkese göre bir film değildir, izleyicisini kendisi seçer lakin muazzam bir yankı uyandırır ruhunuzda.
Bu filmi tek bir kelimeyle ifade edecek olsaydım bu: “sentez” olurdu. Film punk müzikle , Türk musikisini tam da aynı açıdan seyir zevkine sunuyor. Kırmızı ışıkları ve soft renkleri, Almanya sokaklarını ve İstanbul denizini… Senaryo çok tanıdık lakin epey yabancı, karakterlerse kendi gerçekliğindeydi…
Bu kısımda son olarak şunları söyleyebilirim ki; Duvara Karşı his dünyamıza tutulmuş bir ayna olmasının yanı sıra kültürün , ezgilerin, hislerin ,karşıtlığın ve şehirlerin karmaşasını nizami şekilde anlatan bir şaheserdir.

Filmi izleyenler için İnceleme
Açılış sekansı Selim Sesler Korosu/ Saniyem ile başladığında ” hoop , ben nereye geldim” düşüncesi uyandırdı. Bu müthiş bir başlangıç. Karakterlere bir bakacak olursak; Cahit’i Sevgili Birol Üner canlandırıyor , hatta yaşıyor. Cahit dışarıdan alkolik, saldırgan bir karakter izlenimi yaratsa da iç dünyasındaki kırılma anlarını öğrendikçe daha da bir ılımlı bakmaya başlıyoruz. Hayat hakkındaki görüşleri çok sert ve kaba. Çünkü hayat ona öyle davranmış . Ta ki yolu Sibel ile kesişene dek. Sibel’i ise Sevgili Sibel Kekilli yaşatıyor. Sibel; cinselliğini yaşamak isteyen bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Sibel üzerinden bir dolu sosyolojik çıkarım yapmak mümkün. Bir erkek arkadaşı olduğunda abisinin onun burnunu kırması , yahut intihar etmek istediğinde bunu aptallık olarak görmeleri aslında bize çok tanıdık gelen bir bakış açısı ya da bakamayış … Oysa Sibel cinsel hayatını kendi istediği gibi yürütmeye kararlı olduğundan , onunla evlenecek ama ona karışmayacak birisini arar ve Cahit’i ne yapıp edip evliliğe ikna eder. Cahit başta bunu bir ev arkadaşlığı olarak görse de, olaylar git gide farklı bir boyut kazanır ve Cahit Sibel’e aşık olur. Bu konuda Cahit’in Şerefle barda geçen konuşmasının üzerine , Cahit’in elleriyle bardakları kırması; ruhsal yani soyut bir acıyı ,somuta / görünen bir acıya dönüştürmesi filmin en vurucu noktalarındandır. Önce birbirleriyle savaşan, sonra da birbirleri için savaşan iki karakter; soluksuz bir seyir zevki sunuyor, e tabi birde promosyon olarak bolca duygu.
Duvara karşı ; tam bir duygu hazinesi… Hem etraftan soyutlar, hem de karakterler gibi düşünmeye başlatır bu film.
Filmin ilerleyen kısımlarında Cahit işlediği bir cinayetten ötürü hapse girer. Filmde cinayet ; bir kıskançlık suçu gibi gösterilse de ,bu izleyicinin farklı yorumlayabileceği bir konu… Sibel Cahitle son görüşmesinde onu bekleyeceğini söyleyip İstanbul’a gitse de orda da başına gelmeyen kalmaz. Sıkı çalışma koşulları onu eski hayatına geri iter. Bir barda tecavüze uğrar. Bardan çıkışta bir erkek grubunun sözlü tacizine maruz kaldıktan sonra onlara karşılık verir. Onlar Sibel’i dövdükçe , Sibel daha da sert bir şekilde hakkını savunur ve ölesiye dövüldükten sonra bıçaklanır. Bir arkadaşımla bu konuyu konuştuğumuzda bana şöyle demişti :” Acaba hakkını mı savunmak istedi, yoksa ölmeyi mi?”
Yıllar sonra Cahit İstanbul’a Sibel’in yanına gelir ve buluşurlar. Sibel Cahit’i ruhen beklemişse bile biriyle evlenmiş ve çocuğu olmuştur. Cahit, Sibel’ e kızıyla birlikte Mersin’e gitmeyi teklif eder. İlk başta Sibel’in buna olumlu baktığını görsek de, Sibel Mersin otobüse gelmez ve Cahit Mersin’ e döner.
Mersin’e dönüş ; filmdeki öz’e dönüşün saf bir sembolüdür. Sibel’in Cahit’i çok sevmesine rağmen onunla gelmemesi de ; kimi için gerçek aşktır, kimi için de ihanet. Ve kapanış sekansı Selim Sesler korosuyla sona erer.
Velhasıl bu film için ne desem de hakkını veremiyormuşum gibi hissediyorum. Çünkü bu film anlatılacak değil yalnızca hissedilebilecek bir film. Ben sizin için elimden geldiğince aktardım ama bunu şöyle düşünmek mümkün; ben size 3 boyutlu bir şeyi tek boyutlu aktarabildim. Gerçek 3 boyut filmin içinde saklı….
Yönetmen Hakkında : Fatih Akın’ın şimdiye değin 6 filmini izleme fırsatı buldum. İyi ki ilk olarak en vurucu yapıtı olan Duvara Karşıdan başlamışım. Fatih Akın’ın filmlerinde belli bir döngü vardır. Belirli oyuncular birden fazla filmindedir, bu da seyirciye tanışıklık hissini derinden hissettirir. Filmlerinde mutlaka; alkolü, uyuşturucuyu, cinselliği ,Almanya’yı, İstanbul’u ve Sezen Aksu’yu kullanılır. En sevdiğim yönetmenlerdendir. Duvara Karşı bu kadar iyi yapan şeylerden biri yönetmenliğidir.

Duvara Karşı’nın en iyi Türk müziği :Sezen Aksu – Yine mi Çiçek
Duvara Karşı’nın en iyi Yabancı müziği: Wendy Rene – After Laughter

Close