Yazar 14:36 Deneme 103 • 2 Comments

Başlık Bulamadım

Uzun ve derin bir moladan sonra ; Merhaba.
Bu akşam içimden bir ses “haydi yaz yaz ” diye zıpladı. Gecenin 02.42’sinde taktım koluma ilhamımı, zihninize misafir olarak geliyorum. İşin açıkçası sizinle tek bir konu üzerine yoğunlaşmak için dahi bir çok konu ve hisle kol kola geziyoruz. Bu zihnen yorucu olsa da güzel. Hadi başlayalım.
Şu sıra sevgi üzerine hislerimi yoğuruyor, onlarla yoğuruluyorum. Genelde bir spesifik bir konu üzerine oturup düşünmekten ziyade ya hissediyor ve yazıyorum, ya hissediyor ve konuşuyorum. Düşüncelerime müdahil olmadan akmalarını ve kendilerine uygun kelimeleri bulmalarını izliyorum.
Hayatımı, yolculukta bulunduğum yolu ;sevgi üzerine yaşamak istiyorum hayatımın bu diliminde. Haliyle “sevgi” farklı bir kavrama, farklı bir gerçekliğe bürünüyor nezdimde. Zaten öyle değil midir; hayatımızın ta orta yerine neyi koyarsak, farklı bir anlam ve yaşayışla kucaklaşmak zorunda kalmaz mıyız? Başarıysa hayatımızın amacı ; çok doyduğumuzda, yahut acıktığımızda; başarıyla aramızdaki mesafe ya olması gerektiğinden fazla , ya da çok yakındır. Başarının bize hissettirdiklerini deneyimledikten sonra ona “doymuş” olduğumuzu hissetmek kadar doğal ne vardır? Sevgi; hayatımın şu diliminde yürüdüğüm yolu boyayan renk, içimi doldurup taşıtan histir. Gelecekte hangi hislerle sarılma vaktidir ? O şimdilik gelecektedir.
Sevgi yeryüzündeki istisnasız her şey için bir ihtiyaçtır. Kimi zaman tüm varlığı ve gülümseticiliğiyle biriciktir. Kimi zamansa suya muhtaç terkedilmiş bir çiçek gibi sevgiye susarız. İşte bu düzlemde hatta fraktallıkta sevgi ;her daim pırıl pırıl olan bir şeylerden ziyade ; bazen biçimleşip yüreğimizi ezen, bazen bizi uzun ve şefkatli kollarıyla sarmalayan bir rüzgara benzer. Biz benzetir yahut şekillendiririz sevgiyi. Etrafımızdaki insanlarla birlikte hissettiğimiz sevgi azalınca huzursuz hissederiz. Bu uzun vadede karşımızdakinin ne kadar sevgi verdiğinden ziyade bizim sevgiyle ne kadar temasta olmak isteyişimizle alakalıdır. Biz eylemlerimizi kendimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzerine kurduğumuzda empati daha olağan hale gelir. Empati ise sevginin; altından nehir akan köprüsü gibidir.
Sevgiyle teması en yüksek şekilde karşılamak istediğimiz zamanlar olur. Burada kendimize sevgimizi ve şefkatimizi göstermek iyi bir destekleyici , kimi zamanda besleyen bir eylemdir. Öz şefkat bu yönüyle kucaklayan, destekleyen ve ihtiyaçlarımızı karşılayan biricik yetidir. Kimi zaman öz şefkat; sevgi ihtiyacımızın tamamını karşılayamaz ki bunu kadar doğal bir şey yoktur. Burada bizimçin kıymetli insanlarla inşa ettiğimiz ilişkiler devreye girer. İnsanlarla ilişkilerimizi varetmemizin sebebi duyulma ihtiyacıdır. İnsan ancak sevdiği ve değer gösterdiği bir insanı tam anlamıyla duyabilir. İşte; düşünceler tamda burada öyle bir sarılıyorlar ki ayrılmak istemiyorlar. Sevgi bir ihtiyaç olduğu kadar keyfi, kucaklayıcı olduğu kadar sınırlı kimi zaman .
“İnsan sevgi ihtiyacını böylesine yoğun hissettiği bir vakit nasıl sevgi vermeli ve almalı?” günün sorusu olsun. Net bir cevap veremeseniz de inanıyorum ki diyaloglarınızla, sarılışlarınızla, yazılarınızla ve gülümseyişinizle cevabı sevginin bir köşesine iliştireceksiniz. Ve sizden sonra yolu sevgiye düşen insanlar bunlarla beslenecek, sevgiyi başka şekilde yoğurup içine yeni hisler katacaklardır. Sevgi başka bir formda başka bir yürekte aynı özüyle “yaşamaya ve yaşatmaya ve sarılmaya ” devam edecek gibi gözüküyor…
Sonunda sevginin gözünü kırptığı bi masal: Shaun Tan- Kızıl Ağaç
Sevgiyle yoğurulmuş bi Müzik: Nilipek- Sağanak Yağmurlu Şarkı
Sevgiyle varolmuş bi Film: Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi

Close