ne çok veda biriktirirsin içinde ne çok sıkıntı ne çok gözyaşı oysa ben ölünmez bilirdim bu acıyla meğer yaşanmıyormuş aynı anda
bir zamanlar aşk demiştim utanmadan kendini burj khalifanın yüz altmışıncı katından yeryüzüzüne bırakmakmış yanılmışım ben ki vuslata aşıkmışım ezelden cennetten kopan bir bulut gibi aşağı süzülürken
minik bir tohumdum toprak ananın bağrında beni sabırla besledi aylarca serpildim sonraları filizlendim o zaman da hep veda ederdim
pencere önündeki sedire kurulup kaliteli bir sigara yakınca ne de güzel görünürdü hayat verdikleri ne kadar tatlıydı keder ve sıkıntı ne kadar önemsizdi manzara ve anayoldan geçen arabalar ne kadar hayranlık uyandırıcıydı gece karanlığının avlunun üzerine örttüğü yorgan sanki bir kılıç yardımıyla ortadan ikiye bölünmüş gibiydi baharın kalbinden fırlayan korkunç özlemin kesiğiydi bu
insanlar birini özleyince mektuplarını gözlerinden hasretle öperim diye sonlandırır canım babam, ruhum annem ellerinizden hasretle öperim