Yazar 17:00 Şiir 101

hengame-i varoluş

lambalar söndürülüyor
ay perdesi iniyor gözüme
ve geceyi parçalıyorum avuçlarımda
pencere pervazındaki güvercin
ekim dolduruyor odama

bir korkağın ayak sesleri işitiliyor uzaklardan
deliyor topukları sert zeminin yumuşak kalbini
kan fışkırıyor asfalt hücrelerden
seksen bir dikiş atılıyor o gece zemine
altısı derinde

güneş kükrüyor doğudan
intikam almak istercesine korkaktan
güyaların büyük harfle başladığı bu kentte
omuzlarımdan kaldırılmış bir ceset var
gün aydı artık korkak
satır aralarını boş bırak

mantık çerçevesi bir fotoğraf çerçevesine dönüşüyor
hatta çocukluğumla elyaf şeker yiyorum
tabi o zamanlar camdan kaleler yok etrafımızda
herkes avaz avaz sevda diye çığırırken
annemin sesinden daha yüksekti sessizliğim

paranın sarhoş ettiği adamlar sıvazlıyor sırtını
ben ille alın teri derken kan damlıyor şakaklarından
cesareti nasırlı meyuslar
ilmek ilmek işliyor içimize
korkma artık korkma
dikil karşılarına ve bak gözlerine o cam yeşili gözlerinle

bir fincan katran yudumluyorum yavaşça
ve minareden sela yükseliyor
kim öldü diye merak silsilesi yayılıyor
herkes dehşetle dinlerken
tek bir cümle dökülüyor müezzinin dudaklarından
vicdanlarınız öldü, ama sizin başınız sağ olsun

Close