Yazar 15:39 Deneme 103

sonu kucaklama

İnsanların şu zamana kadar yaşam mücadelesinin içinde büyük bir lanetin varlığını umursamadan yaşıyorlar. Bu lanetin din ve mitolojilerde bir başlangıç olarak anlatılması bir bitiş olduğu gerçeğini değiştirmiyor ve asla bu bitiş gerçeğinden bizi soyutlayamıyor. Din ve mitolojiler sonun geleceğini ve o sonla beraber mutlu başlangıçların veya berbat sonların olduğunu bize söylerler ama şu an şu zaman ne yapacağımız konusunda öğütleri sadece o sonu düşündürtmekle ilgilidir. Ki bu düşünce sadece şu zamandan bizi uzaklaştırır ama aslında yapılması gereken şu zamanla beraber sonu anlamak ve sonu bilerek bu zamanı yargılamaktır

Şu zamana kadar insanların bu lanete çare bulmak için oluşturdukları bütün din, düşünce, felsefe, bilim, teknoloji, sonun çaresini bulamaz. Bunun inançla bile ilgisi yok, sadece benimsemek ve varlığı kabul etmekle ilgili olması lazımken insanlar hiçbir zaman bunun amacını varlığını idrak edememiş ve uslarında bir amaç yer etmemesi bile bu lanetin öneminin önemsizleştirilmeye veya unutulmaya çalışılmasıdır aslında. O kadar bencil varlıkların içerisinde bu sorunu, bu laneti unutmak için çabalıyoruz ki dinler bile bunun üzerine kurulmuş olmasına rağmen şu anı en sorumsuz şekilde yaşamamız veya diğer varlıkların önemini yitirmesi bile bu sorunun sorun olmasından çıkmasına sebep oluyor. Yaşamın materyalistliği altında ezilirken bitişin soyut somut ve soğuk gerçeğini unutmak paha biçilemez bir aptallığın eseridir anca. Biteceğini bilerek anı anlamıyorsanız ve o anı anlamamanız sizi bitmesinden uzaklaştırıyorsa sonun olması veya olmamasını idrak edemediğiniz anlamına gelir. Sonu anlamadan kabullenmeden gereken anı gerektiği zamanda kavramak ama o an dışında sadece kendinden kaçmak bile bile lades değilse nedir ki. İnsan tanrı yaratırken bile bu düşünce korkusundan beslenmiş ama yarattığı tanrının amacından uzaklaşmış olması aptallığı kanıtlayan tek ve kesin örnektir.

Sisifos’da aptallığa yenik düşüp tanrıyı kandırdığına inandırmış kendisini oysaki sadece bir kaya yuvarlayacak bir döngüye girmiştir. O bile kaçmış, o kayayı yuvarlamak sorun olmamış ona ama belki benimsese yaşamındaki her noktanın anlamını ve önemini anlayacaktı. Dolu ve sonuna kadar yaşamak insanın korkusundan korkmamayı ve cesareti getiriyor. Kucaklamayı ve bir gün biteceğini bilmek insanı insan yapıyor ve bu yüzden kaçıyor insan, kendi olmaktan kaçan ve kaçtıkça kendini kendi sanan salaklık insanı bir döngüye sokuyor aynı Sisifos gibi. Salaklığın bana anlamsız olduğunu kesin net yargı olduğunu söyleyebilen tek düşünce şudur; ben hayattan keyif alıyorum düşüncesi ama o düşüncenin altında yatan şey keyif almaktır asla insan olabilmek değildir. İnsanı sosyal kabul ederiz medeniyetleri bu mantık üzerinden kurarız ama medeniyetin içinde bir salak sadece keyif için sosyalliğini kendinden çekiyorsa ki buda sosyal olduğunu ve toplumun diğer şahıslarını yok saymak olur ki bencillik aslında bu tanım üzerindedir. Keyif almak bencil olmadığınızı insan olabildiğinizi sonu benimsediğinizi SALAK olmadığınızı göstermez. Oysaki benimsese bütün bu dertler olmayacak.

Albert Camus’un kendi felsefesindeki tek sorusuna cevabı verebilip sonra yaşayınca işte o zaman insan kendi benliğini özgürleştirir ve anlamlandırır. Bütün bağlamları kurarsın, ölümü kucaklayınca yaşarsın ve yaşadığını hissedersin.

Close