ilk sahip olduğun ayakkabılarla
dünyanın kapıları açılır sanki ardına kadar
ilk adımların, ilk zıplayışların
yerin sertliğini tadan ayaklar
daha sağlam basmak istercesine tepinir durur
sonra düşersin ya hani dizlerinin üstüne
kızılca kıyamet kopar annenin yüreğinde
ilk iskarpinini bayramda giyersin
bir türlü gündüz edemediğin o arefe gecesi
yatağının kenarında duran iskarpinini
uyuyana kadar izlersin
sabah olsun da hemen giyeyim dersin
okul bahçesinde haşerelik yaparken yıpratırsın
ya da halı sahada kıyasıya mücadele ederken
bir de tutup aşık olman yok mu
sevdiğine giden yolları beraber yürürsünüz
ille titremesin diye tembihlediğin bacağın
zangırdamaya başladığında
sertçe vurursun ya ayaklarını yere
sanki yer yarılsa da içine girsen o an
okursun… okursun…
senelerce usanmadan okur
sonunda mezun olursun
ve yine başlarsın tepinmeye
bu sefer sevinçten olsagerek
işe giden yollarda
yıpranacağını bildiğin halde
her sabah tekrar cilalarsın ayakkabının burunlarını
mevzubahis evlilikse yersin bir topukludan şamarı
zaman su gibi akıp giderken
bir gün bir çift ayakkabı konur kapının önüne
yine bir yerlere gidiyorsun
fakat ayakkabını giyemiyorsun işte
yaşamak garip bir müesseseymiş
insan o kadar hüznü doldurur içine de
bir çift ayakkabı görünce patlar gözlerinde yanardağlar