Yazar 15:40 Hikaye 105

ÇAYI KOYDUĞUM ZAMAN ATEŞİ KISMALIYDIM

Akışında olması lazımdı her şeyin. Sonrasını görmeliydik akışının . Ne denli etki edeceğini…

Vakitlerden bir kış gecesiydi. Penceremin önünde havada kavga eden kar tanelerini seyretmeye dalmıştım. Gecenin karanlığı öyle derindi ki sokaktaki her nesneyi kafesine davet eder gibiydi. İzlemekten bir hayli keyif almıştım. Sonra düşüncelere daldım.

“Keşke uçma sırası bende olsaydı”,dedim kendi kendime. “Neden her güne yeni bir yaşam koyamıyordum ?”,diye kendime içerlendim. Arada böyle kendi kendimle konuşurdum. Ama uzun sürmezdi etkisi. Kendimi düşüncelerden arınmış bulduğumda hemen mutfağa doğru hızlı adımlarla ilerleyip çay koydum. Hızlı kaynaması için ocağı yüksek ateşte bıraktım. Mutlu bir hevesle kar tanelerinin savaşı canlandı gözümün önünde. Hemen bu anla ölümsüzleşen düşüncelerimi ekledim.

Ne de güzeldi zihnin oyununa galip gelmek. Tüm bedenimin yükü hafifledi,tutkularım zaman aşımına uğradı. Gerçekte kazanılmayan bazı oyunlar,doğruluk yönünde ilerleyip galip geldi. Bunların mutlu bir hissiyatını yaşarken,elektrik kesildi ve her yer karanlığa gömüldü. Az önce izlediğim gece manzarasındaki gibiydi. Mum almak için mutfağa doğru gitmeye koyuldum. İşte o vakit her yer yangın yerine dönüşecekti…

Birisi önce kollarımdan tutup,olabildiğince de ağzımı kapattı. Haykırmak istiyordum. Elime bir şey gelmeyince,boyun eğmek zorunda kaldım. Hırsız tehditkar bir tavırla konuşmaya başladı.

“Zamanı geldi Meryem. Hiç bu kadar sessizleştin mi ? Tüm hastalarınla ilgilendiğin gibi ben de seninle ilgileneceğim şimdi. Merak etme canını acıtmayacağım sadece yavaş yavaş ölümü tattıracağım sana. Korkacak bir şey yok. Küçük,bilinmedik bir ölüm meselesi olacak. Ünlü psikiyatrist dün gece evinde ölü bulundu. Hem de kendi canına kıyarak. Ne de güzel bir haber olur,değil mi ?”

“Tüm bedenim hissizleşti. Kalp atışlarımın sesi bir ritim gibi her yere dağılmıştı. Zihnimdeki düşüncelerin tamamı korkuyla buharlaşmıştı. Nereye kaçacaktım ? Esirdim artık. Yardıma koşacak,el uzatacak kimse olmadı hayatımda. Şimdi bunu nasıl kendime söylemeye cüret edebilirdim ?”

Ellerim bağlı,gözümü bir mendille kapatmıştı. Bunlar az gelip konuşmamı engellemek için de ağzımı bir mendille kapatmıştı. Yolun sonu görülmüştü. Görünürde tek bir ışık yoktu . Ama bazen beklenmedik olayların patlak verdiği anlar vardı. Hayat bunu bana yakıştırmıştı. Tek değildim. Yaşamla beraberdim.

Yüksek ateşte koyduğum çay,tüm evi buhara çevirmişti. Hırsız bir anlık tedirginlikle hemen kokunun geldiği yere varmak istedi. Bundan istifade hemen ellerimi çözmeye koyuldum. Sandalyenin arkası sanki bir bıçağa dönüşmüştü. Çözdüm ellerimi. Havasızlıktan nefes almakta güçlük çekiyordum. Elime geçen ilk nesneyi bulmuştum. Bir yere saklanmaya girişecektim tam geldi ve vazoyu kafasına attım. Nasıl olmuştu o an da bir kuvvet beni bulmuştu. Hırsız yere yığıldı ve bağırdım sesimi duyurana dek. Tüm binayı ayağa kaldıracak tarzda bir sesti. Ve hemen insanların sesini işittim.Bir anlığına da olsa elimi tutacak birisi olduğumu düşündüm. Binadaki herkes gelecekti. Kapıya doğru koşmaya başladım. Ve attım kendimi dışarı. Dediğim gibi olmuştu herkes etrafımda bir karınca ordusu gibi süzülmüştü. Şokta olduğum için hiçbir şeyi dile getiremiyordum. Bazı erkekler hemen evime girdi,alt katta da bazıları indi elektrik için. Her şey çözülmüş gibiydi.

Gözlerimi açtığımda,kendimi bir hastane yatağında buldum. Yanımda psikiyatri koğuşunda tanıştığım ve arkadaşlığımızın bir dostluğa dönüştüğü yüreği hassas Melike vardı.

Uyandı diye hemen doktorları çağırmaya gitti. Doktorlardan önce polisler gelmişti.

Melike biraz sinirlenmişti. Bir nevi haklıydı da. Daha şokun etkisini atlamamışken,ifademi almaya gelmeleri haksızlıktı.

Ansızın bir geçmişe yöneldim. Babam ile annemin kanlar içinde yattığı odada,kardeşimin elinde bıçak, bir şok içinde her iki varlığın yokluğunu hissedecekmiş gibi duruşu aklıma geldi. Bir hastanede psikiyatrist olarak kabul edildiğimin sevincini paylaşacağım gündü. İşte Meryem sonun başlangıcına varmıştı. Bazı hatıralar vardır belleğimizden silinmeyen. Bir saklambaç oyunundaymışız gibi bizi bulmaya çalışırlar. Bu hatıra da böyleydi benim için. Sorumsuz bir şekilde davranıyordu bana. Ah Meryem! Neydi bu sendeki hatıralardan vazgeçmeyişin.

Bu olaydan iki hafta sonra tekrar işimin başına döndüm. Sanırım tüm hastalar beni özlemişe benziyordu. Sadece kardeşim yolumu gözlemedi. Öncellikle kardeşimin kaldığı koğuşta beşinci numaralı odaya gittim. Kapısında duran küçük bir camdan seyre daldım onu. Kardeşimin penceresi canlandı gözümde.

“Ben öldürmedim.Abla ben öldürmedim. Abla!!!”

“Abla götürüyorlar beni. Ben nasıl yaşamımın sevinçlerini öldürürüm. Abla…”

Kardeşim sadece bir ay hapishanede kalmıştı. Hapishane müdürü beni yanına çağırdığında: “Kardeşiniz ne konuşuyor ne yemek yiyor. Bu şartlar altında yani yürürlükte de geçtiği üzere onu bir kliniğe yatırmamız lazım. Biz böyle öngördük. Dilerseniz sizin klinikte. Normalde böyle bunu yapmam yasak Meryem Hanım. Ancak içimde bazı karışıklıklar var. Burdayken sizinle paylaşmak istiyorum. Kardeşinizi tehdit eden bir adam olduğunu öğrendik bir kişi sayesinde. Daha doğrusu telefon konuşmalarından. Avukatınız bunu biliyor. Ama bunu, mahkemede kanıtlarla gelsek bile bir şey yapılamaz. Çünkü kardeşiniz gerçekten çok hasta. Onu götürün,” dedi ve sadece tamam demekle yetindim.

….

Yanına gittim. Ve hiç beklemediğim bir karşılık verdi sarıldı ve ağlamaya başladı. Konuşmak istiyordu ama sözcükler o kadar ağırdı ki onun için bu kuvveti kendinde bulamadı. Bir defa gülümsedi ve içimdeki yangın sönüverdi. Yanında ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. Bu güçlü yanım beni bazen yoruyordu. İlacını verdim, sarılmak istedim ama bu sefer itekledi. Çıktım odadan. Melikeyi karşımda buldum. Melike ağlamaya başladı.

“Lütfen Melike yapma”,diye ona sitem ettim.

Gün geçmiyordu. Zihnim sarmaşık gibiydi. Birden odamdan acilen çağırıldım. “Bir hasta var gelmeniz lazım acil,” dedi asistanım. Koşar adımlarla takip ettim onu. Erkek koğuşuna yeni gelen bir hasta kriz geçiriyordu ama bu krizi sanki kendisi yapıyormuş gibi düşündüm. Ve öyle de oldu. Hastaya bir sakinleştirici vermesini söyledim hemşireye ve ayrıldım ordan.

Akşam nöbeti bendeydi. Biraz dışarı çıkıp hava aldım. Ne de güzeldi bu göğün altında yaşamak. Umut veriyordu insana. Koğuşa en yakın kestirmeden gittim. Bağırışmalar duydum. Koştum. Koştum…

Melike’yi gördüm. Melike ne oluyor ? Susuyordu. Melike !!!

“Kardeşinin olduğu bölümde dün yeni gelen hasta tarafından rehin alındı bir bıçakla. Onu durdurmaya çalışıyorlar. “

Ağlayarak koştum gene. Yaşamın koşusuydu. Varınca herkes beni tutmak istedi. Ama hiçkimse durduramıyordu beni. Odaya vardım. Kardeşimin boğazına bir bıçak dayatılmıştı. Sakin bir şekilde bir konuşma yapacaktım ama hasta adımı söyledi.

“Kimler burdaymış. Demek abla kardeş aynı yeri paylaşıyorsunuz. “

“Sen o hırsızsın.”

“Tanımana sevindim”,diye bana tüm içten galibiyet kazanmış gibi tehditkar. Aynı gece manzarasındaki gibi.

Yaklaşmaya koyuldum. Hemen ani bir çıkışla kardeşim konuştu. Evet altı sene sonra kardeşim sözcüklerin derinliğine galip gelmişti .”Abla ! Yaklaşma.”

“Buydu benim yanımda olan Abla. Annemi ve babamı öldüren buydu Abla,”son sözleri olmuştu bunlar…

Kardeşim gözlerimin önünde annemin ve babamın katili tarafından öldürüldü. Katil her iki suçtan ömür boyu hapis kararı aldı.

Buydu yaşam. Yarınlar neticesinde yaşayarak tüm benliğimizi şüphelerle doldururuz. Geçmişteki gerçeklerle ruhumuzu öldürürüz. İleride göründüğümüz için yoktuk. Geçmişte var olduğumuz için kaybolduk.

Keşke…

“O gece manzarasında çayı koyduğum zaman ateşi kısmalıydım. Kısmalıydım ki hatıralarımda artık ben olmazdım.”

“Bu dünyada olduğum her vakit mücadelerle dolu bir hayatım oldu. Sorunları çözdüm. Dinledim. Yardıma koştum. Mutlu ettim,ettirdim. Ama biri gelip demedi ki Meryem iyi ki varsın. Görülmedim. Duyulmadım. Çözülmedim. Sadece hep koşan oldum başkası için. Hayatımı kendi ellerimle zindana attım.”

Artık tüm zincirleri kıracağım. Tüm benliğimi arındıracağım kötü huylu düşüncelerden. Sadece kendim için olacaktım. Başkası için değil…

Close