Beden sürgüsünü açmadan ruhta biriken sözcükler nasıl dökülür ağza
Demir kapılar yüklenmeden sırta
Açık yaralar süngülenmeden
Soğuk namlu ucu ürpertmeden bedenimi
Ölmeden nasıl yaşar yarınlarım beni
Yaşanılacak günler var ise ölmeliyim
Öldürmeliyim, şiddete evrilen hırsımı, nefretimi ve kinimi
Yakınlarda
çok yakınlarda, sert yankısı gönlümün tüm sokaklarına dokunacak bir hasat mevsimi yaklaşmakta
Rüzgar, yoksulluk tohumlarını filizlendirmektedir
Kasvetli bir hasat mevsimi yaklaşmakta olan
Yıkılmamak eldedir
Sabır ile ölmek erdemin ta kendisi
Dev bir gramofon marş yağdırmakta olacak o gün
O gün, ekilen rüzgarlar fırtınalara devşirilecek
Cıbır zaaflarımın kışlakları basılacak
Yırtarak çıkardığım kefenler sayısınca
Riyasızlıktan bir kulav dikilecek bedenime
Kendi devrimim yaklaşacak
Cismaniyetten boğulan zihnim
İnsaniyetin yalnızlığına imzasını atacak
İşte o zaman
Özgürlüğün tadı, kanatlarıyla okşayacak bedenimi
Sonsuz marşlar, boşluklarımı dolduracak
Cismaniyet devrilecek, bilgeliğin hükmü sürecek
Biliyorum
Ölmek gerekecek
Ruh ölmeden
Kefenlenmek gerekecek