“Gerçekten de imkansızın kadrajında bir perde mi asılıydı ?”
Ⅰ.Mektup
Zaman burda çok yavaş ilerliyor, özellikle günbatımı vakti etraftaki her şey suskunken. Her şeye rağmen giriştiğim bu yolculukta iyi olduğumu bilmeni istiyorum kardeşim. Gece ve mürettebatın sessizliği beni tedirgin ediyor. Sen de biliyorsun çocukluğum dayımın kütüphanesinde ortalıkta duran bir sandalyede oturup kitapları okumakla geçti. Bunun verdiği her sessizlik beni o anlara sürüklüyor. Gemide ikinci kaptan olarak görev yaptığımı dile getirmiştim sana. Bir gece bilinmeyen bir nedenden dolayı kaptanımızı ölü olarak bulduk.Okyanusun üzerinde derin sulara attık onu. Ah kardeşim bu olay beni öyle derinden etkiledi ki günlerce gözüme uyku girmez oldu. Sert bir mizacı sahipti, ancak oturup bir konuyu ona danıştığında sana yardımcı olmak için türlü yollara başvururdu. Kendisini,İstanbul’dan Rusya ‘ya doğru ilerleyen bir ticaret gemisinde tanımıştım. Aramız açıldığında, beni yolculuklarında yardımcı yaptı.Bu son yolculuğuydu…Bu olaydan sonra kaptan görevine getirildim. Çok mutlu olduğum söylenilemez. Biri ruhumu tutuklayıp, kederin kafesine kapamış gibi hissediyorum. Bir dostum yok burda kardeşim. Bu konuda kendimi bir türlü tatmin edemiyorum. Başarının sırrını açığa çıkaracağım anlarda sevincime ortak olacak kimsem olmayacak. Hayal kırıklığı yaşasam, etrafımda beni bundan uzaklaştırmaya çalışacak kimseyi bulamayacağım. Evet, belki fikirlerimi satırlara dökebilirim ama bu, duyguları aktarmak için çok yetersiz kalıyor. Oysa ben, beni anlayabilecek, bakışlarıyla doğrularımı görecek, ardından bunlara karşılık verecek birinin dostluğuna muhtacım.
Her neyse bunlar boş şikayetler. Hiç şüphesiz amacıma ulaştığımda koskoca okyanusta ne arkadaşlıklar edinirim.
Daha önemli konulara dönelim. Engin denizleri aştıktan sonra seni yeniden görebilecek miyim? Böylesine büyük bir başarıyı umut etmiyorum ancak aksini düşünmeye cesaretim yok. Şimdi yakaladığım her fırsatta sana yazmaya devam edeceğim. Ve sen de bunu düşünerek bana yazmaya devam et. Mektupların bir dosttan en çok ihtiyaç duyduğum şey. Seni candan seviyorum. Olur da benden bir daha haber alamazsan, adımı hep şefkatle an.
Seni seven kardeşin
Gökalp.
Ⅱ. Mektup
Sevgili kardeşim, yazıyı kısa tutmak zorunda kalacağım bu sefer. Gemimiz buzullar arasında sıkışıp kaldı, onların erimesini bekliyoruz. Bu bekleme ne kadar sürecek bilinmez. Göksum, geceleyin yıldızları her seyredaldığımda,okyanusun engin dalgalarının melodisi eşliğinde seni düşlüyorum. Bir süreliğine de olsa gerçeklikten kopmak içimi rahatlatıyor. Daha sonra olduğum dünyanın ıssız kalbinde sessizce dinleniyorum. Bu dinlenme oldukça maratonlu. Sen hiç inzivaya çekilip, yaşam çizgisinin öte tarafına koşan birine rastladın mı? Ya da kendi masallarının kahramanı olmak üzere yola çıkan birini gördün mü? Ah kardeşim umarım bu mektup eve dönmeden sana ulaşır.
Seni düşleyen kardeşin
Gökalp.
Yıllar geçti ancak bu mektubun ve ölüm haberin bana yeni ulaştı kardeşim. Büyük düşlere kapılıp, yaşamayı unuttun. Seni ne kadar beklediğimi, içimde sana karşı hiç sönmeyecek olan sevgimin ne denli güçlü estiğini fark ettiğim her an kederle baş başa kalıyorum.Bu denli bir acıyı gerçeğe karıştırabilecek miyim? Yoksa dünya hayatında bitmek bilmeyen kargaşalar arasında bu gerçeği kendime kanıtlayabilecek miydim?Ah kardeşim arkanda bıraktığın derin yaralarımı saracak kimseyi bulamayacağım. Bir başıma bıraktın bu ıssız yerde. Bu şehirde bulunduğum her vakit seninle olan maceralarım, bütün sorunlarımıza çözüm üretmek için her zaman gittiğimiz sahil bile beni acınası bir vaziyetle yokluyor. Anladığım ve bana öğretilen gerçek şu ki:”Yaşayanları ölülerden ayıran mesafe gerçekten de çok küçüktü.”