Merhaba saygıdeğer Teletekst Dergisi sakinleri. Bugün yazacağımız yazımızda toplumsal bir sorunumuz üzerinde durma gereği duydum. Buna değinmemi sağlayan şey ise geçen günlerde oynanan bir Milli maç ve sonrasında yaşananlar.
Medyada olsun sosyal medyada olsun sohbet ortamlarında olsun Türkiye Milli Takımı ve Türklük ile ne kadar gurur duyulduğuna, ballandıra ballandıra, gerile gerile nasıl vurgulandığına şahit oldum.
Bunun üzerine biraz düşündüm ve gerçekten gurur duyulacak neyimiz varmış diye sorguladım. Bunun sonucunda vardığım nokta şahsi düşünceme göre maalesef hiç iç açıcı değil.
Gelin bunu beraber irdeleyelim ve inceleyelim.
Öncelikle Türklük gerçekten mükemmel bir duygu. Ama bu duyguyu duymaya hakikaten layık mıyız?
Toplumsal olarak Türklük ile ne kadar gurur duysak da toplum olarak bunun tam olarak zıttı bir hayat yaşadığımızı düşünüyorum. Örnekler ile açıklamak isterim.
Öncelikle “Biz Türküz ve Türklük ile gurur duyuyoruz” diyen halkımızın çoğunun gurur duyduğu tarihini bilmediğini ve araştırma gereği duymadığını en acı şekilde görüyoruz. Bir röportaj esnasında sorulan sorulara verilen cevaplar bunun en acı örneği. Cumhuriyet’in anlamını ve ne zaman kurulduğu sorusuna verilen cevaplar Türklük kimliğine yakışmayacak şekilde.
Aynı şekilde ecdadını yani Osmanlı Devletini öven kişilerin de yine aynı şekilde bu konu hakkında hiçbir şey bilmedikleri yapılan röportajlardan anlaşılıyor.
Türk kimliği ile gurur duyan vatandaşımızın erkekler bazında bakıldığında “KADIN” a verdiği değer ise ne yazık ki ortada. Orta Asya Türk kültüründe kadın el üstünde tutulur ve erkek ile aynı haklara sahip olurdu.Hatta kaynaklarda belirtildiğine göre Cengiz Han bir toplantı sırasında eşi Börte’yi yanına oturtur ve oradaki insanlara kendini ve eşi Börte’yi şu şekilde tanıtır “Ben hepinizin Han’ı Cengiz Han’ım. Bu da benim Han’ım Börte’dir.”
Yukarıda da görmüş olduğumuz gibi eski Türkler kadınlara ayrı bir saygı duyar ve kadınları baş üstünde tutarlardı. Şu an ise maalesef ki maalesef kadına şiddet, taciz, tecavüz olaylarından geçilmiyor.
Bununla birlikte geçmişe baktığımızda Türkler her konuda kendini eğitmiş her şeyi bilmese bile muhakkak bir şeyde bilgi sahibi idi. Şu an bakıldığında ise dışarıda çok sayıda boş şekilde oturan konuşan gününü gün eden insanlar görmekteyiz. Ülkenin okuma ve eğitim verileri tüm çıplaklığı ile bize ne kadar vahim durumda olduğumuzu gösteriyor.
Sosyal hayata baktığımızda insanların birbirlerine maalesef saygısı ve sevgisi azalmış vaziyette. Oysa eski Türklere baktığımızda birbirini gözeten birbirine hoş sohbette bulunan saygılı ve edebini bilen bir toplum görürüz.
Şu an ise her yerde bir saygısızlık,insanları aldatma,insanları hor görme, fikirlerine en şiddetli şekilde karşı çıkma durumları göze çarpar.
Temiz bir toplum olduğu ve ülkesi ile övünen zamane toplumumuzun o çok övdüğü ülkesinin piknik yerlerinde sahil kenarlarında bıraktığı binlerce ton çöpü ne yazık ki “Gavur” diye nitelendirdiği insanların topladığını en acı şekilde görüyoruz.
Okullarımız, üniversitelerimiz maalesef gurur duyulacak durumda değil. Ülkenin en iyi üniversitesi bile dünyanın sayılı üniversiteleri arasına giremiyorken bu üniversite nezdinde üniversitelerimizden nasıl gururla bahsedebiliriz?
Çok değil bir kaç asır önce kurulan “kıraathane”ler günümüzde o zaman ki işlevini tamamen yitirmiş okuma ve bilgilenme amacının dışında sadece boş vakit geçirilen,oyunlar oynanıp laklak yapılan mekanlar olmuşlardır.
Gelelim birde Türklük kisvesinden önce Müslümanlık kisvesini önde tutanlara.
İslam’ın ilk emrinin “Oku” olduğu herkesçe malum iken Müslüman halkımızın yine bundan uzak kaldığını üzülerek görmekteyiz.
En basit eylem olan boy abdestini bile tariften uzak olan Müslüman halk da yine Türk halkı gibi bilginin gerisinde kalmayı tercih etmiş ve araştırma,okuma ve öğrenme yetilerinden kendini uzaklaştırmıştır.
İslam peygamberinin malayani yani boş işler ile uğraşmasını istemediği ümmet yine üzerine düşeni yapmış ve bunun tam tersini uygulayarak Müslümanlığı ile ne kadar gurur duyduğunu (!) bu davranışları ile göstermiştir.
Müslümanın kitabında “düşünmezler mi akıl etmezler mi” ibaresinin yer almasına rağmen düşünmeyen akıl edemeyen bir Müslüman halk ile karşı karşıyayız.
Yukarıda da bahsettiğim şiddet olaylarına bu konu altında yine değinmek istiyorum.
İslam peygamberinin “Kadınlar size Allah’ın emanetidir.” “Cennet annelerin ayaklarının altındadır.” dediği Müslüman toplumun kadına şiddete yine en çok başvuran toplum olduğunu üzülerek görmekteyiz.
Yine aynı şekilde “merhamet” peygamberinin toplumunun her türlü merhametsizliği,acımasızlığı yaptığını üzülerek ve dehşetli gözler ile izlemekteyiz.
Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen peygamberin ümmetinin her türlü ahlaksızlığı yaptığını görmemek mümkün değil.
Yazımın sonuna gelirken sormak istiyorum;
En aşağıdan en yukarıya kadar cinayet,gasp,hırsızlık,şiddet,tecavüz,çocuk istismarı,hayvan istismarı vb. her türlü pisliğin yapıldığı insan ve ya hayvan hiç fark etmez her türlü canlının hakkına saygısızlığın ve tecavüzün olduğu,cahilliğin had safhada yaşandığı,sosyal anlamda nerede ise çökme noktasına gelen bir Türk-Müslüman ülkesinde neyden gurur duyulabilir ve gurur duyulacak neyimiz var?