Yazar 15:10 Deneme 103

Kalbin Şarkısı

Görünenin ardında saklanana kulak verdiğimiz zaman, içimizde dağılmış halde bulunan eksik parçaları tamamlıyoruz sanki. Bazen bu korkutuyor. “Yeni” olan her şeyin hem özlem duyulduğu hem de korkulduğu gibi. Düzenimizin bozulacağından, her şeyin ters gideceğinden endişe ediyoruz. Çünkü insan, mutlu olmaya en yakın olduğu anda, o anı doyasıya yaşamak yerine ‘bir daha o kadar mutlu olamazsam’ diye düşünmeye başlıyor. Korku tıpkı görünmez kaza gibi buluyor bizi. Yara almaktan, incinmekten, incitmekten, tüketmekten korkuyoruz. Çünkü yara aldık,hepimiz. Zamanla acı vermeleri dursada, izleri hala bizde. Bir mayın tarlası gibi, bastığımızda bizi yeniden paramparça edeceğinden ve bu sefer dağılınca toparlanamamaktan korkuyoruz.

“Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” demiş Şemsi Tebrizi. Bu sözü anlamalı ve ondan ders çıkarmalıyız. Karşımıza alışık olmadığımız bir yol ayrımı çıktığında korkmak yerine seçim yapmalı ve yeni bir yola adım atmalıyız. Getireceklerine ve bizden götüreceklerine de ders olarak bakmalıyız. Hepimiz hayatın birer tembel öğrencileriyiz, bu doğru. Ama değişebiliriz.

Tüm yaşananlara rağmen mutlu olmak istiyoruz. Mutlu olmayı istemek çoğu zaman yanında arkadaşlarını da getiriyor. Baş konuğumuz elbette korku. Onu endişe, keder,hüzün, yorgunluk, hasret ve en son gelen umut takip ediyor. Umut etmek güzel, yalnız gelmekte geç kaldığı için diğerleri ile fazla haşır neşir olunca, onu fark etmek, içine almak zor oluyor. Çünkü umuda sıra gelene kadar insan da bir kez daha yorulmuş oluyor.Sanırım insan olmak böyle bir şey. İnsan sahip olmadıklarının hayalini, sahip olduklarının ise kaybetme korkusunu duyar. İnsan nedir? sorusuna belki de cevap budur.

Keşke tüm insanlar kalbinin altındaki kente kulak verebilse. Çalan müziği duysa ve onunla dans etse. Dansına birilerini davet etse. Ama çoğu zaman kalp, mayın tarlası olmuş gibi devam ediyor işleyişine. İnsan ona daha fazla kulak verirse, sonunda ruhu gibi yüzüde çirkinleşiyor. Güzel olan her şeye karşı düşman oluyor. Yok etmek istiyor. Gittiği her yere, her insana zehrini akıtmak istiyor ve yapıyor da. Umarım hayatımıza duyduğu müziğe eşlik eden insanlar girer. Öbür türlüsü, çölde kalmak gibi, sonu yoksunluk çekmek oluyor.

Ben hangi yolu seçiyorum diye düşünüyorum çoğu zaman. Sanırım mayın tarlasına dönmüş kalbimin bir tarafıyla, hala dansa hazır olan tarafımın ortasında bulunan bir noktayım. Seçim yapmak benim elimde. Sadece bakmak değil, görmenin sırrına ermek istiyorum. Buna kendine adım atmak ve dansa kalkmak diyelim. Eşlik eden olmasa da müzik, müzik ve dans, danstır.

Günün şarkısı: Fazıl Say/ İnsan İnsan olsun.

Close