Yazar 14:42 Hikaye 105

KELİMELERDE Mİ DÖKÜLÜR YERE?

Mutlu olmak için vardı tüm yaşam prensipleri. Kaybetmek yetersizdi bıraktığın her şey için. Dairende ne kadar dönüş yaptığın önemsizdi. Önemli olan dairenin nokta atışıydı.

“Sevda insan arkasında bıraktığı herhangi bir şeye geri döner mi?”

“Abi,yapma gene.Unut artık o kızı.”

Unutmak kime mahsus? .Kolay söylenmesi. Tüm kalbi okşar mı unutmak Sevda?

Ah Abim! Keşke senin kalbinin ona ait olmadığını tek bir cümleyle açıklayabilsem. Ama şunu bilmeni isterim abi : “Yüreği topal bir insana kadrajından bir kare göster abi. O yürek buna dayanamayıp suskun bir şekilde ayakları yerde seslenir tüm göğe.” Senin yüreğin öyle gergin ki kimse bunu sahiplenecek kadar hak edemez abim. İçini hoş tut. Tüm kuşlar özgürlüğünde yol olsun sana.

İçimi hoş tutan senin naif sözlerin kardeşim. Şimdi ben kalkayım öğrencilerimi hiç bekletmiyim. Onların bana benim onlara ihtiyacım var. Görüşürüz,tüm kuşlar yoluna yoldaş olsun kardeşim.

İçten masum bir gülümseme yarattı bu cümle Sevdaya.

Görüşmek üzere,saadetle kal.

Affan tüm saadetiyle okulun yolunu tuttu. Galiba kardeşinin son sözü ona mücadele boyutu kazandırmıştı. Okula varınca bütün öğrencilerinin mutlu yüzleriyle karşılaştı. Affan’nın kutsal olan öğretmenlik mesleğini hakkıyla yapma huyu vardı. Dönemin getirdiği uğraşmazlık simgesini taşımıyordu o. Ah Affan! Sen bu dünya için çok fazlaydın. Ama kimse değerinin olmadığını düşünse bile, senin gibilerin sonrası fazlaydı. Gerçek şu ki bizim inancımızın meleği varmış. Bu meleğin ellerindeki umut tozunu dumana çevirdik. Geriye kalan sadece bozuk bir gölge misaliydi. Affan sen sonrasının fazlası olduğu için yüklenmen gereken tek şey yaşamın mayasını kaçırmaman.

Affan tüm içtenliğinle öğrencilerine öyle bir gülümseme yarattı ki varsın yoksun sözü edilen her manalı sözcüğün yerini bile tutamazdı.

“Günaydın geleceğin yıldız sesleri.”

“Günaydın hocam” , dedi tüm öğrenciler yürekleriyle birlikte.

Sınıflara ilerleyen öğrenciler arasında kalan Affan bir anlığına kendini geçmişin parçaları arasında buldu. Leyal’in onu terk etmeden bir gün önce,geceleyin sahilde yürüyüşe çıkmıştı. İki aşığı el ele mutlu bir şekilde görünce, Leyal ile kendisini anımsamıştı. Gördüğü aşıklar yüzlerini çevirince, Affan verilen sevginin aldatmaca olduğunu kendine yediremiyordu o an. Evet o gece Leyal’i başkasıyla görmüştü. Zindana dönüşmüştü gönlü. Nasıl toparlanacaktı? Gerçekten onu çok sevmişti kalpten. Kalpten seven bir varlık, sevginin merhametli yüzüdür. Ama Leyal bu merhametli yüzü görmedi. Son noktanın atışını yaptı. Bu olaydan hemen yarını Leyal ayrılmak istediğini söyledi. Affan itiraz etmeden tamam dedi. Leyal buna çok şaşırmıştı. Affan ona kalan son mum yakışı olmuştu artık. Karşılaşmaya yüz bulmayacaktı hiçbir varlığın kendisiyle.

Affan kendini bu parçalamadan kurtardı ve dersine gitti. Affan Edebiyat öğretmeniydi. Geceleyin yazar, sabahleyin o yazdıklarını tüm ruhlara işlerdi. İşte böyle bir öğretmendi. Bir gün Affan’nın öğrencilerinden biri ona bir soru yöneltti : “Hocam yaşam ve gerçek arasında kalsaydınız hangisini tercih ederdiniz?”

“Yıldızımın sesi”, dedi öğrencisine ve içini döker bir cümle kurdu :

“Ben yaşam arasında kalan gerçeğin ölü haliyim. “

Tüm sınıf derin bir sessizliğe gömüldüğü sırada teneffüs zili çaldı. Herkesin normalde çıkmış olması gerekirken gömülü mezarda sessizce sıralarında beklediler.

Affan öğretmenler odasına vardığında, herkes bir kişinin etrafında toplanmış Hoş geldin dileklerini işitti.

Yeni bir öğretmen gelmişti okula. O da Affan gibi Edebiyat öğretmeniydi.

Herkes etrafta kaybolunca, Affan öğretmene Hoş geldin diyecekti. Herkes etrafından kayboldu ve işte yüzünü gördüğü o varlık tam bir yaşamdı. Affan hayata başlangıcın öte dışı serüveni başlayacaktı artık.

-Hoşgeldiniz

-Aa Affan Hocam sizi görmek ne güzel. Herkes sizden bahsetti. Edebiyat öğretmeniymişsiniz siz de. Benim türden.Ben Kardelen. Şimdiden çok memnun oldum.

Affan’ın kalbi uzun yılların sürdüğü merhemi bulacaktı artık. Derin yaralar sarılacaktı.

-Merhaba Kardelen Hocam. Ben de memnun oldum.

-Affan hocam namınızı duydum öğrencilerden. Çok seviyorlarmış sizi.

-Ah öğrenciler! Evet herkese beni överler. Oysa övülecek bir yanım yok. Sıradan, olması gereken öğretmenim.

-Hocam hislerim doğrultusunda kalbinizin temiz oluşu geldi aklıma. Şimdi demeyin beni tanımamışken nasıl bunu söylediniz. Affan hocam gerçekten yıldızların sesi sizinle. İnsan içten bir hissiyatle de yeni gördüğü bir şeyi tanıma gayreti içerisinde olur.

-İyi dilekleriniz için teşekkür ederim Kardelen Hocam. Sizin de kalbinizin ilkbaharı olduğunu hissettim. Sonbaharın solan yaprağı gibiyim ama.

-Hocam öyle şey mi olur?Sizin içiniz refahı bulan yapraktır. Lütfen bu sözü geri alın.

İki öğretmen buna bir gülümseme kondurttu.

Günler boyu her iki öğretmenin okulda ne denli hakkıyla işini yaptığı konuşuldu. Bu konuşmalar arasına öğrenciler de bir şeyler ekledi. Her öğrenci ikisi arasında bir şey olduğunu düşünüyorlardı. Bu düşünceler müdürün odasına da ulaşmıştı.

Her şey mutlu bir hal almıştı. Affan bir şiir kitabı çıkarmıştı. Sevda ise gerçek sevgiyi bulup yuva kurma yolunda adım atacaktı.

Affan’ın şiir kitabı büyük üne kavuşmuştu.

İlk imza gününü yapacağı sırada, beklemediği bir kişi ona bir mektup getirmişti. Evet mektup Kardelendendi. Ona olan aşkını ilan etmişti. Ve mektubu kapatır kapatmaz karşısında gördüğü yaşama sarıldı. İkisi bu sarılmadan sonra ne yöne doğru mutlu olacaklarını kestiremediler.

Affan Kardelen’e kitapları imzalarken yanında kalmasını istedi.

Buna hiçbir güç hayır diyemezdi.

İmza sırasında kuyruk oluşmuştu. Bunu gören Affan duygulandı ve Kardelen’e bu mutluluğunu yaşatan cümleleri dile getirdi :

“Kardelen kelimeler de dökülür yere. Geceme kıyameti koparan Leyalin yerine gündüzüme geceyi unutturan kelimeleri kattın. Yaşantının acı yönünü kelimeler boşalttı Kardelen. Evren de her şey kelimeler gibi yere dökülme zamanını bekliyor. Her şeyde senin gibi ilkbaharın neşesi ve herkeste benim sonbahar yaprağımın yeşermesi vardı artık. “

Close