Beni buraya zorla getirdiniz. Sizler sözüm ona “Anlamak Ülkesi” dediğiniz bu memlekete beni kahretmek için mi bu ismi verdiniz? Bir kez olsun doğruları söyleyin! Kim bunun suçlusu ? Beni dışarı karşı “Gülme Efekti” bedenimden sıyırıp buraya, bu aşağılık yerde mahvolmaya bıraktınız. Cevap verin, kimsiniz siz?
Korkuyorum kabul edilmemekten, sevilmemekten, birilerinin bana kızmasından çok korkuyorum. Bu korku bana daha fazla zarar veriyor. Daha büyük sorunlara yol açıyor. Kendimden nefret etmeye kadar giden ağır bir korku. Kendime bile söylemekten korktuğum bir korku. Ucu bucağı yok. Bu korku beni daha sinirli, daha kör, daha aşağılık biri yapıyor. Hiçbir şeyi sonuna kadar götüremiyorum. İzin vermiyor ağlatıyor. Üzüyor ve anlık huzurlu olmalarım dışında beni endişeye atıyor.
Aciz bir korkak olmak; bunun insanlara ve düşüncelerine karşı olması beni yıpratıyor. Hayal dünyamı merak etmişsiniz, ne zamandır harap olan, yıkılan şeylere karşı merakınız var? Tabi ya, siz zaten yok olandan haberdarsınız.”Vay be temiz iş” demeye gelmiş kirli dudaklarınız. Deyin efendiler, deyin.
Gurur duyun, bana kendi ellerimle nasıl mahvettiğimi (belki hayatım, belki hayalim) anlatın daha sonra.
Kendinden önyargılı olan ama temkinliyiz diyen adamlarınız ardımdan konuşsun. ” Her yeri dağıtmış bir de deli gibi bağırıyor, uzak durmak lazım bundan” sözlerinizi işittim.
Hadi uzak durun öyleyse, yok olur mu öyle şey?
Uzak durmak lafın gelişi, bize ne faydan, ne zararın, ne de konuşacak malzemen kalır, yani ruhun bedenini terk eder bak işte o zaman uzak dururuz. Ölünce de bir 3 gün daha konuşuruz sonra rahatsın, derler.
Ben de derim;
Teşekkürler, ya da diyemem. Ölüler sessiz olur.