Yazar 17:42 Şiir 101

Omzumdaki Kızıl Dağlar Hasreti

Aşkım ben içtimaya hazırım
Yatak döşek derli toplu tüfekli ,zuhur et
Mektuplar ,alevi türküler, dağlar kırmızı
Yüzüm müzüm kız çocuğu ,kaz sesim affet

Aşkım güneş doğmuyor şafaklarımı sayamadım
Yüzünü anımsamak beni kıskanç bir kısrak kılıyor
Tayına aşık bir yandan ve koşmak eyersiz
Hatırlamadığım bedensiz bir çocuktur sevinç
Ve tuhaf olan mualif yanımı alan kıskaça
Uzamamasını istemem sana uzanan saatlerin

Tütün sarıyorum içtimadan evvel
Sarılabilmesine imrenerek ,içe çekilmesine
Çok hatırlıyor burda insan eciş bücüş
Geceye kadar öfkem de sigaram da sönmüyor
Çok depresif burda lisan gizli kapaklı
Gelene değin şafak da adın da sökülmeyecek

Anımsıyorum mesela
Seninle bir markette merhabalaşmışız
Önce adımdan sular dökülmüş reyonlara
Ardından bir zelzele unlar yerlerde
Putlar yapmış hayalperestler eciş bücüş
Adımdan atlar onlara binip gitmişler
Sen beni mecnun bırakmışsın
Peki sizin adınız ne

Söyledin
Telafuzu da bir hayli meşakatli
İslamiyetin kabule mi üzülsem gözlerinin bana sürtünmeme kuvvetine mi sövsem
Bir şahi güllesi sırtlasam da zihnininizin surlarına mı süzülsem
diye bir hülyadayken
Yaklaşık bir yıl kadar
Dank etti bir yerlerden
Dedim böyleyken böyle
Uyup adabı muaşere
Seni ben gövdesinde bir memura pazarladım

Eskiden akşamcı kahvelere olurdu
Yıldız kaysa seni tutardım dilimde
Dağların da şusunu seviyorum işte
Ne varsa içimde o boşlukta görmek
Ve dilek tutabilmek
Kayan kayaların ardından
Bir inatla göğsümü kavuran
Bir kurşunla bulutları hedef alan
İşte o kadar lümpen ,o denli gaddar
Bütün umutlarımı yerle bir eden saatleri saymak
Nöbetlerimde sana uzanan kuşları uçurtmamak
Ve hala seni ve halkımı kanatlandıramamak
Aşkım
Ben içtimaya hazırım
Yatak döşek bildiğin gibi
Sesin bıraktığından daha tozlu

Close