Yazar 14:13 Hikaye 105

PARK KAVGASI

Öksürmenin hatırlattığı bir ölüm var baş ucumda. Bunu daha yakın bir zamanda fark etmek isterdim. Böylelikle hali hazırda ölmüş olanlar için biraz da olsa acı hissedebilirdim. En azından benim ölümüme hüzünlenecek insanlar ölümüne hüzünlenebilmek fena olmazdı. Bu beni sana daha yaklaştırabilirdi, anlıyorsun değil mi,
her şey biraz tuhaf değil mi ? Hayli öznel bir bildiri oldu bu söylediğim. Her şey tuhaf olsa tuhaf olmayan çok az şey kalırdı senin için. Anlamadığın şeyi nasıl yaşayabilirdin. Herkesin yaşadığı kadar yaşardın elbette. Ne kadar zor olabilir ki sadece yaşamak, sadece yaşlanmak için yaşamak. Tüm bunların bu kadar kolay olması çok tuhaf. Bana tuhaf gelen her şeyin çok normal olması çok tuhaf. Benim ölümüne üzülemem sana tuhaf gelmedi mi mesela. Gülümsüyor ve korkuyorsun. Şu anda ikisini aynı anda yapabiliyor olman bile beni anlayabileceğine dair umut etmeme yetiyor.
Dün gece bir rüya gördüm mesela, bir ağaçtan sarkıyordu siyah Vans’larımla süslü ayaklarım. Ayaklarımın paralellinde bir köpek uyuyordu, daldan biraz eğildiğimde köpeğin ağacın gövdesine paslı bir zincirle bağlandığını fark ettim. Ben zinciri fark ederken zincirin ucunda köpeğinde beni fark ettiğine park ettim gözlerimi. İkimizde aynı yere park etmiştik onca yer varken. Bir anda gözlerim köpeğin gözleri oluverdi. Vans’larım süslediği kendimi gördüm. Ağacın yapraklarından sarkan incirleri, sararmış birkaç yaprağı ve bir halat parçasını. Halat parçasının devamından kafamın o halatın içinden geçtiğini fark ettim. Bunu kendime söylemek için var gücümle bağırmaya başladım. Fakat sadece havlama seslerini işittim. Korkuyordum ve kendimin de korktuğunu fark ettim. Daha da korkutucu bir hal almaya başladı ve ağlamaya başladım, sadece inleyen bir köpeğin sesini işitiyordum. Ağaçtan sarkan ben telaşlı bir şekilde niye ağladığımı sordu. “Boynunda bir ip var” demek isterdim ama sadece havladım. “Şimdi aşağıya iniyorum” dedi ve daldan kendini aşağıya bıraktı. Boynundaki ip onun yanıma gelmesini engelledi. Benim köpeğin yanına gelmemi engelledi. Her neyse; sonuç olarak boynumdaki ipin nefesimi tamamen kesişi yirmi saniye kadar sürdü. Yirmi saniye boyunca titreyerek can veren bedenimi izledim. Hatta öldükten sonra titreyen bedenimi de ağlayarak seyrettim. Sonra içime bir rahatlık çöktü biliyor musun. Dönüp zincirime baktım ve gerçekten ağaçtan sarkan kendimi kıskandım. Anlıyor musun şimdi, tuhaf bir rüya mı, sanmıyorum.
-Kıskanmam aptalcaydı ama sabah düşününce fark ettim.
-Hele şükür

  • Ölürken gözümde ölmek istemeyen birini görmüştüm , boynundaki ipin farkında olmayan birini , aptalca ölmüş birini.
  • Belki de kendini asıyordu
  • Kendi isteğiyle vermiş olduğu bir kararın sonucundaki şaşkınlık mı, kararından pişman olması bile onu yeterince aptal kılar. Artık kıskanmıyorum ama hala o rahatlamış köpek gibiyim. İçimde bir şeylerin öldüğünü hissediyor gibiyim.
    Son cümlemde ara vermek istedi. Sesinde yorgunluktan ziyade bıkkınlık vardı. Kalktı ve kapıya yöneldi, haftaya aynı saatte görüşürüz dedi.
    Son cümlemde ara vermek istedi. Sesindeki yorgunlukla su içebilir miyim dedi. İçebilirsin dedim ve gözleriyle ellerini işaret etti. Ellerindeki plastik kelepçeyi elimdeki kasatura ile kestim. Bileklerini ovuştururken dövmesini fark ettim. “Carpe Diem” .

– Beni anladığına inanmak istemem ne kadar da saçma değil mi ?

  • Fark ettiğimi fark ettiği yerde gözlerimizi park ettik. Bu bir cinayet değildi sadece bir park kavgasıydı hakim bey. Ellerini görseydiniz benimkilerin iki katıydı , boynuma geçirdiği anda saniyeler içinde beni öldürebilirdi. Eğer cesedin fotoğrafına bakarsanız sizde anlarsınız. Ben sadece ölmekten korkan biriyim , sadece ölümü fark etmeden ölmekten korkak biri.
Close