Yazar 13:02 Şiir 101

Şikeste Mazim

ben her sarkıntılık yaptığımda
madeni paraların kokafonik şıngırtısına
her gölgemi çizdiğimde
annemin küften tablosuna
herkesin bildiği yokuşları sergüzeştli geçiverdiğimde
bir deli oyalar beni
bir deli, çakmak gazlarını oksijeni belleyen
kurşunları tanrıya ibadet ettiren
gözünü her diktiğinde bulutlara
göğsü Newton’a kan dolan bir çocukla geçerdim
kestiği bileğini havada tutamayan

aynaya her baktığımda hayvanımı görüyorum ilk defa
annemin pardösüsünü giyiyor ve bir kuleyi bombalıyorum saatlerce
caddelere döşüyorum, caddelere sıkışıyor, caddelere kusuyor
nasılsın diye sormuyor, büyük üniformalı kısa boylu
o mutant yanımı meşgul bulmayan migren adamlar

uyumayı hayata kafa tutmaya yakıştırıyorum
ilk dersi kaçırdığım kinin esvabına
bir kağıdı boğazlıyor ardım sıra babam
ağzında anneme küfürler
helalidir deyip pusuyorum döşeğime
ve o yerlerimde kıllar ağırdıkça aynalara darılıyorum
mavi gözlerimin sivilcelerle savaşı küçük kızları kaçırıyor
ve ben 4 yerinde vuruyorum kahkahımı
canavar dişlerim, matodor arkadaşlar, bir yan yamyamı ben
ve dördüncü senin yüzünü buruşturması oluyor beni mutlu edenlerin
öyle kısık bir ateşle süzüyorum ki seni en arka sıradan
öyle mahçup oluyorum ki gözlerinin arkasından
aramızdaki ormanları belirten korucu kadına
doğayı kundaklıyor mutant yanım, hayralanan alevin rüzgarıyla
ama sen bir cani görüyorsun doktarsa skolyoz

4 gecede doğruluyorum mezarımdan
evvelinde meşhur yakamı ilikliyorum biraz tiyatral
sonra bir bulutu kusturuyorum demirkapıda
her şey öylesine berrak ki senin yokluğunun
kusursuz gölgesine yamanıyorum müsadenle
biraz ağlıyorum yalan yok, sen de
ve yatağımda bulduğum bir çocuk cesedinin ardında
kinim zayıflıyor, caddeler genişliyor, caddeler pişman
ben mütevazi gardırobumu kavrıyorum valizime eğimli
ve bir deveyi güdüyorum kentlerden taşralara
zabıtalar giriyor koluma, fuhuş sayılırmış bu
bir ebemkuşağının belinden dolandığım
yahut bir makasla kolum kadar ince bir delik
meşgullerle aramızdaki saydam kobaltlara

ben bu çağdan kambur trenler gibi geçicem
çatık kaşlarımın yaktığı kadınlar
poyrazla duman olucak yaz akşamları
gaddarlar süslüycek sırtlarımı
tertemiz çarşaflar, pespaye kunduralar
bir gemiyle güreşicem bir akşam
sabahına pantalonumu bulamıycam
ama her ne olursa olsun
bir kin doğurucak beni
beyaz güllere alıntıladığım bir kin
mezarıma, mezarlarınıza, mezarına bıraktığım
anason kokulu gecelerden çaldığım bir kin
beni küs olduğum mematla yapayalnız bırakıcak
bırakıcak, bırakır, bırak,
bırak, bırak

Close