Yazar 18:30 İnceleme 104

UĞULTULU TEPELER KİTAP İNCELEMESİ

Kitap Kimliği  

Kitap adı: Uğultulu Tepeler 

Yazar: Emily Bronte 

İngilizce Aslından Çeviren: Naciye Akseki Öncül 

Kitap Kalınlığı: 405 sayfa 

Yayıncı: Can Klasik Yayınları 

Yayın Yılı: 1.basım 1983, 26.basım Mayıs 2020 

Önceki okuduğum klasik kitaplardan dolayı dilinin ağır olacağı önyargısıyla başladığım Uğultulu Tepeler kitabı beni yanılttı. Son derece yalın bir dille yazılmış olan bu kitap, ilk sayfasından itibaren okuyucuyu etkisi altına alıyor. Okurken bir sonraki sayfada ne olacağını merakla bekliyorsunuz. Kitabın karanlık, hüzünlü dünyası, gerçekten anlattığı tepelerdeki kırlarda dolaştıran bir his bırakması beni çok etkiledi. Kendimi o kırlarda dolaşırken, ağaçların hışırtısını dinlerken, rüzgârın bir şeyler anlatır gibi yüze vuran esintisini hissederken hayal edebildim. Hikâyeye dışarıdan bakan biri olsam da kendimi içeride hissedebildim. Bu bakımdan okuduğum en iyi klasiklerden diyebilirim.  

Uğultulu Tepeler, yazarı Emily Bronte’nin tek romanı. Bronte Kardeşler(Charlotte , Anne ve Emily) kadının edebiyatla uğraşmasının hoş görülmediği yıllarda başarılı üç kitaba imza atmışlardır. İngiltere’nin Victoria Dönemine ait bu kitap kimi okuyucular tarafından aşk romanı, kimi okuyucular tarafından yazılan uzun bir şiirdir. Emily, Bronte kardeşlerin en önemlisi olmasına karşın içine kapanık kişiliğiyle ve ardında önemli bir yazışma bırakmamasından dolayı onun yaşamına ilişkin bilgiler çok kısıtlıdır. Romanın yayımlanmasından kısa bir süre sonra sağlığı hızla bozulan Emily, veremden ölmüştür. Kitabın önsözüne göre, ruhsal yaşamının gizlerini aydınlatmak yerine Uğultulu Tepeler, daha da karanlıkta bırakıyor. Kitabın kurgu olmadığı, yazarın çevresindeki kişilerden derin izler taşıdığı da bir gerçektir.  

Kitabın Özeti: 

Earnshaw ailesi İngiltere’de yaşayan, kültürlü, mutlu, huzurlu bir ailedir. Ailenin iki çocuğu vardır: Hindley Earnshaw ve Catherine Earnshaw. Hayatları normal akışında akıp giderken bir gün babaları Liverpool’a bir yolculuğa çıkar. Çocuklar babalarının dönmesini sabırsızlıkla beklerler. Babaları döndüğünde sokakta görüp acıdığı ve yanına aldığı bir çocukla gelir: Heatcliff.  

Catherine Heatcliff’i zamanla sever ve iyi birer arkadaş olurlarken, Hindley ona düşmanlık besler. Babalarının ona duyduğu garip zaaftan ve düşkünlüğünden dolayı Heatcliff’i her zaman kıskanır. Babalarının ölümünden kısa bir süre sonra Hindley, çiftliğin yeni sahibi olmuştur ve yaptığı ilk iş Heatclif’i çiftliğin işlerini verdiği çalışanlardan yapmaktır. Bir çeşit intikam aldığı Heatcliff istemeye istemeye de olsa verdiği emirleri yerine getirir ve Hindley’den intikam alacağı günü bekler. 

Zaman geçer ve bir akşam Catherine dadısı Nelly ile sohbet ederken Heatcliff’i sevdiğini fakat onunla evlenemeyeceğini söyler.Onun yerine  Thrushcross Grange malikanesinde yaşayan Edgar Linton ile evlenmeyi düşündüğünü dile getirir. Bahçe kapısında olan Heatcliff bunu duyar. Son derece içerleyen ve üzülen Heatcliff çiftliği terk eder. Yıllarca ondan kimse haber alamaz. 

Yıllar sonra döndüğünde son derece değişmiş, asker görünümünde biri olmuştur. Bir şekilde Hindley ile aynı çiftlikte yaşamaya başlarlar.Catherine Edgar ile evlenmiş ve huzurlu bir yaşamları vardır. Heatclif’İn gelişiyle bu huzur bozulur ve olayların seyri değişir. Heatcliff Edgar’ın kardeşini kandırarak onunla evlenir. Isaballe kandırıldığını daha ilk günden anlar ancak olan olmuştur. Abisiyle konuşamayan, çiflikte Heatcliff’ten  düşmanca tavır gören Isaballe bir süre sonra oradan ayrılır ve başka bir yerde yaşamaya başlar. Ayrılığından sonra oğlu Linton doğar. 

Catherine zamanla üzüntüden ve iç karışıklığından dolayı hastalanır. İyileşme umudu duymaz içinde ve geride yeni dünyaya getirdiği kızını bırakarak ölür. Ölümünden etkilenen Edgar içinde duyduğu sevgiyi annesinin ismini taşıdığı kızı Caty’e verir.  

Kardeşinin ölümünden kısa bir süre sonra Hindley ölür ve oğlu Hareton’u  Heatcliff son derece düşmanca bir şekilde yetiştirir. Isaballe ‘nın ölümünden sonra Edgar, Linton’u yanına alır. Ancak olaylar istediği gibi gitmez ve Heatcliff kurduğu planlar için çocuğu Uğultulu Tepeler’e alır. Zamanla Caty ile Linton’u evlendirmek için yaptığı haince planlar işe yarar ve Caty sıkıntılı günler içinde olacağı çiftlikte yaşamaya başlar.  

Özeti burada kesiyorum çünkü zaten biraz spoi verdiğimi düşünüyorum. Kitabı okumayanlar için sonunu yazmak istemedim. 

Kitabı okurken kızdığım, üzüldüğüm, bazen gülümsediğim kısımlar oldu. Tüm karakterlerin iç dünyalarına yer verildiğini, yaşadıkları ıstırapların iyi anlatıldığını düşünüyorum. Catherine ile Heatcliff birbirlerine değişik bir aşk duyuyorlar. Ama yaşadıkları bu tutku, içten içe onları kemirdi. İçlerinde tuttukları öfkeyi, kötülüğü, çevrelerindeki insanlara yansıtmaktan çekinmediler. Bir bölümde Catherine, Heatcliff için: ‘’O benim aynım’’ demişti. ‘’Ruhlarımız aynı, benden onu ondan beni çıkarsanız geriye hiçbir şey kalmaz.’’ Başka yollar seçselerdi belki hikâye farklı ilerleyebilirdi. Ama o zaman da bu büyülü roman olur muydu bilmiyorum.  

Büyülü bir dünya olarak hafızamda yer alan bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. 

Close