Yazar 13:44 Hikaye 105

VE İKİSİ DE EN SONUNDA YAŞAMIŞ

“Geçmiş bir inanışa göre, uğur böcekleri güzel bir şey gördüklerinde intihar ederlermiş.”

Öğle vakti rüzgarın uğultusuna kulak asmayan karınca ordusuyla birlikte bal arıları da çiçek çiçek dolaştıktan sonra,yorulmaları patlak verince hemen ayçiçek tarlasını terk ettiler. Rüzgarın etkisiyle etrafı toz duman eden toprak, kendine göre bir hava takınırdı. İstediğinde ezilir büzülür, havası söndüğünde (rüzgarla birlikte) her yeri yangın yerine çevirirdi.

Mevsimlerden ilkbahar olduğunu, geniş bir arazi üzerine kurulu olan bir tarla içerisinde sıra sıra dizilmiş ayçiçeklerden anlayabilirdiniz. Ayçiçeklerin gövdesi yan yatmaz bu mevsimde. Ayrıca başları da dik olunca tam anlardık. Ancak bu ayçiçekleri arasında takma adı Büzüşgen olan birisi dışında…

Büzüşgen diğer arkadaşlarına kıyasla, ilkbahar da başı dik olmazdı ve gövdesi sürekli bu mevsim de yamuk olurdu. Ama sonbahar da böyle miydi büzüşgen? O asılsız rüzgar bile ona doğru geldiğinde yönünü değiştirmekle kalmaz, tarlanın yanına bile yaklaşamazdı. Arkadaşları bu duruma yıllardır anlam veremiyorlardı. Tabii ki kimse anlayamazdı farklı masalı.

Ayçiçekleri ayrıca Büzüşgeni hiç ama hiç sevmezlerdi. Yanına bile yaklaşmak dursun, onunla göz göze gelmek onlar için yapraklarının kopmasından daha kötüydü. Tabii ki de kötü olacak havadisin payı hiç duymayacak kişiye düşerdi.

Bu mesele de,en ilgi çekici şey tarlada insan izi olmamasıdır. Bunun en büyük sebebi, tarlanın bulunduğu bölge yerel halkın ikamet ettiği yere çok uzak olmasıdır. Yerel halkın olduğu yer Değirmenköy olarak adlandırılır. Bu halkın en büyük geçim kaynağı organik meyve sebzeyi dalından kopardığı gibi,şehre götürüp satmaktır. Değirmenköyün önde gelen çiftiçisi Esef Bey’dir. Bu adamın kimliği belirsizdir. Halk onu ne kadar tanımak istese,o kaçardı. O,halkla sadece iş hakkında konuşurdu. Onun dışında hiçkimse onun ağzından laf alamazdı. Bu arada Esef Bey’in şöhreti Değirmenköyle bitmez. Her yerde duyulmuştur nasıl iyi bir çiftçi olduğu. Peki ya bu şöhreti yaşadığı toprakların servetinden geliyorsa ?

Halkın uydurduğu masala göre, Esef Bey kimsenin çiftliklerine yaklaşmasına izin vermezmiş. Masalın başlangıcı böyle ise, o zaman işin içinde yabancılık kokan bir sahife açılmış demektir. Esef Bey ara sıra tarlasına giren uğur böceklerini kovalarmış. Ama bir iki değil. Yüzlerce uğur böceği, sineklik aracılığıyla yakalanıp, uçurulurmuş. Merak konusu olay tüm halk arasında destan olmuş. Hatta bazı aileler masalı değiştirip, geceleri çocuklarına anlatıverirmiş. Bazen de şımarık çocuklar dursun diye “Esef Bey geliyor “,diye korkutulurmuş. Esef Bey’e pervane olan uğur böceği hikayesini tabii ki kimse duymamıştır. O zaman şimdi hikayenin ilk kısmındaki Büzüşgen ayçiçeğimize dönerek, hikayeyi tamamlayalım.

Esef Bey’in tarlasındaki uğur böceklerinden biri, bu sineklik olayına canını çok sıkınca, kaldığı bölgeyi terk etmek istedi. Uçtu,uçtu. Ta ki güzel bir şey görene kadar. Yolu uzundu belki ama denemeye değerdi. Derken bu uğur böceğimizin yolu ile Büzüşgen ‘in yolu tesadüfi meselerle -aslında kaderin bilmediğimiz güzel oyunu- birlikte yüründü. Büzüşgen ayçiçek tarlasındaki ilkbahar mevsimi dolayısıyla kabuğuna çekilip, artık son nefesini vermek istiyordu, ancak uğur böceği güzel bir şey görmek zorundaydı. O da Büzüşgen olmuştu. Bu iki arkadaş, arkadaştan öte dost olmuşlardı resmen. Olay ikisinin de umutlarını yitirdiği vakitlere denk gelmişti. Uğur böceği ile Büzüşgen ayçiçeği hikayesi dillere destan olmalı dostlarım. Bu iki dost her şeye rağmen, güzel anılardan bahsediyorlardı.

Büzüşgen artık bu tarla onun yuvası olmadığını anlamıştı ki, birden karşısında duran uğur böceğini fark etmeden toprağa gömülecekti, ancak uğur böceği hemen ona konup, tüm meseleyi güzel hale getirmişti. Büzüşgen o an nasıl dik duracağını bilemedi. Kafası o kadar dikti ki, nerdeyse boynunu ağrıtacak noktaya gelmişti. Ayrıca yaprakları gündoğumu gibi sapsarıydı. Görenlerin gözünden edecek parıltılı bir sarıydı. Uğur böceği konduğu yerden kalktı ve kendini tanıttı :

“Uğur böceği derler bana. Konduğum her şeyi güzelleştiririm. Sen de güzelleştin ayçiçek kardeş.”

Büzüşgen : ” Tabii ki uğur böceği. Ben de tam toprak olacaktım ki ,sen engel oldun. Hayrı alamet değil bu olay söylüyüm. Bizim bir şekilde vakit geçirmemiz lazım, değil mi ?

Evet ,evet. Zaten ben de bu civarda güzel bir şey arıyordum. Sen karşıma çıktın ki bir sebebi var. Hadi bugün ikimiz hakkında konuşalım.

Büzüşgen hiçbir şekilde uğur böceğini kırmayıp, burdaki tarladan hoşnutsuzluğunu, sitemlerini kısacası her şeyi dile getirmiş. Aynı şekil uğur böceği de.

Günler tarlada bu iki dostun birbirlerine nasıl güvendiğiyle alakalalı hikayeler anlatılırmış.

Ancak ikisi hiç beklenmedik bir anda kaybolmuşlar. Ayçiçekleri bu duruma da bir türlü açıklık getirememişler. Büzüşgen olduğu yerden koparılmıştı. Ayrıca uğur böceği büzüşgenin olduğu noktada bir kanadı bulunmuştu.

Olay şöyledir dostlarım : ” Büzüşgenin yaşı çok ilerlediği için, rüzgar artık onun yolundan gitmeyi tercih etmiş. Uğur böceğininki ise biraz farklıdır. Aslında uğur böceği Esef Bey’in tarlasındaki böceklerin istilasında büyük rol oynamış. Esef Bey’in şöhreti burdan gelirmiş. Çiftlikten ayrıldığı gün ölmesi gerekirdi, çünkü doğa koşulları bunu ona zorunlu hale getirmişti. Ama kader yaşamasını istemiş. Hem Büzüşgenin de hem de uğur böceğinin de.”

“Ve iki dost en sonunda yaşamış.”

( Yazar notu: Hikayeyi kaderinizle bağdaştırarak okuyunuz. Ruhunuzdaki ritme canlılık için hikayeyle birlikte

Close